Gezilerime başlamadan önce bu kadar çok restorasyonla karşılacağımı bilmiyordum. Mevsimsel olarak sanırım, restorasyon çalışmaları hızlandırılmıştı. Pantokrator Manastırı , Gazenfer Ağa Külliyesi , Şehzade Mehmet Türbesi , Kanuni Sultan Süleyman türbesi ve dahası. İkinci olarak öngöremediğim şey ise pazartesi günleri , bazı müze ve türbelerin ziyarete kapalı olduğuydu...
Zeyrek gezimin sonuna doğru , restorasyonu devam eden , Gazanfer Ağa Külliyesinin ( Karikatür Müzesi ) yanından geçerek , Bozdoğan ( Valens ) Kemerine vardım. Tam altında durup , yağan yağmurun hafiflemesini beklemeye karar verdim. Yolcu taşıyan otobüsler , sarı dolmuşlar ve neredeyse her renkten yüzlerce hatta binlerce araç her gün , bu dev su kanallarının altından geçiyordu. Çok değil on , onbeş yıl öncesini düşündüm. İstanbul da su sıkıntısının dillerden düşmediği o yıllar , camdan damacanalar taşıyan kamyonlar vardı. Sonra biraz kitap karıştırınca bu kamyonlar ve daha küçük su arabalarının istanbul sokaklarında çok daha uzun yıllardır dolaştığını okudum. İşin ilginci İstanbul kurulduğundan beri , sürekli olarak su sıkıntısı yaşadığı dönemler olmuş. Her zaman büyük projeler ve çalışmalar yapılmış. Su kemerleri , dev sarnıçlar , dağıtım şebekeleri , su dinlendirme havuzları ve çeşmeler... Bunlardan en eskisi sayılabilecek Valens Kemeri , ( M.S 364 – 378 ) yılları arsında Doğu Roma İmparatoru Valens in katkılarıyla yaptırılmıştır. Söylentilere göre Bozdoğan ( Valens ) Kemerini oluşturan taşların önemli kısmı İmparator Valense karşı isyan eden Procopius la yapılan savaşlar sırasında yıkılan Kalkedon
( Kadıköy ) surlarının taşlarıymış. Bozdoğan ( Valens ) Kemeri , Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de büyüyerek ve onarılarak kullanılmaya devam etmiş. Bazı kaynaklara göre 625 bazılarına göre ise 800 metresi günümüze kadar ayakta kalmayı başarabilmiştir...
Aksaraya giden istikamet e yüzümü döndüğümde Saraçhane Geçidi olarak yapılan sonradan adı Haşim İşcan Geçidi olarak kabul gören , altında bisikletler ve bebek pusetleri satılan , karanlık fakat tarihi olarak önemli bir alt ve üst geçit vardır. İnşaatına 1964 yılında başlanmış. Temmuz 1965 yılında 1441 yıllık , Bizans dönemine ait kilise kalıntısı bulunmuş. Bu kazıyı Arkeoloji Müzesi ve Amerika Bizans Etüdleri Enstitüsü birlikte yürütmüş. M.S 524 yılında temeli atılan kilise , hıristiyan olduğu için Meliten ( Malatya ) de öldürülen Romalı asker Palieuktus ( M.S 251 yılında öldürüldüğü biliniyor ) anısına yapılmıştı. XII. Yüzyılda Haçlıların istilasından nasibini büyük ölçüde almış Hagios Palieuktos Kilisesi , yağmalanmış ve muhteşem parçaları avrupaya görtürülmüş. 1965 Ağustos ise geçit için yapılan inşaat çalışmalarında bir de roma mezarı kalıntısı bulunmuş. 28 Temmuz 1966 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından hizmete açılmış... Bu geçidi ve etrafında ki tarihi Fatih başlıklı gezi-yorum bölümünde detaylı işleyeceğim için hızlıca geçidin üzerinden karşıya , Şehzade Camii ne doğru ilerliyorum. Derli toplu görünen park , yemlenen güvercinler , okullarından öğlen molası için uzaklaşmış lise öğrencileri , emekliliklerini gezerek değerlendiren , İstanbul'lu amcalar ve küçük , fakat , ilginç minareli bir camii.Duruyorum. Daha önceden böyle minaresi olan camii görmemiştim. Minare dev bir vidayı andırıyordu. 1540 yılında Mısır Kadılarından Emin Nurettin Osman tarafından yaptırılmıştı. Emin Nurettin Ya da bilinen adıyla ; Burmalı Mescit. Maalesef içinde fotoğraf çekmeye izin verilmediği için , sadece geziyorum. Ancak dışarıdan kareler almama kimse ses etmiyor. Şehzade Camii ile sırt sırta vermiş bu küçük mescit den çıkıp , geniş ve bakımlı bahçesi olan Mimar Sinan ın “ çıraklık eserim” dediği Şehzade Camii ne arka yan kapısından giriyorum. Tüm bu güzellik ve zerafet içinde, yine o çirkin , plastik görünümlü ve üzerinde büyük harflerle güvenlik yazan kulübeler. Keşke hiç olmasalardı...
Şehzade Camii bahçesinde gezinirken , kimlerin bastığı yerlere basıyorum diye , düşünmeden edemiyor insan. Söylentilere göre Kanuni Sultan Süleyman bu camii yi kendisi için yaptırmak istemiş. Ancak çok sevdiği oğulu , kendisinden sonra Padişah olmasını istediği oğulu , Manisa Valisi , Şehzade Mehmet , yakalandığı çiçek hastalığı yüzünden 22 yaşında ölünce , camii yi O'nun adına itafen ( 1543 – 1548 yılları arasında ) yaptırıp , ebedi istirahatgahınıda camii nin içineyaptırmış. Türbeler bölümü restore edildiği için maalesef ziyarete kapalı. Sadece dış avluda bulunan İbrahim ve Destari Mustafa Paşa türbelerini görmek mümkün . Şehzade Camii Osmanlı mimarisinin en önemli yapı taşlarından biridir. Dört yarım kubbe tekniğini kullanarak , ana kubbeyi tam ortaya sabitleyip daha ferah ve büyük yapıların yolunu açmıştır. İnsanın içine huzur veren bu eser , Mimar Sinan ın sadelik anlayışına da gayet uygun ancak yine de oldukça ihtişamlıdır. Avlu duvarına bitişik Su terazisi , su dağıtım şebekelerinde bulunan , suyun debisini ölçen yapılardır. İlk Roma'da kullanılan bu yapılar Osmanlı'da daha da geliştirilerek su seviyesi, su basıncı, debi ölçümleri ve dağıtım gibi özelliklerle donatılmışlardır. Günümüze ulaşan su terazilerinden bazıları; Nuruosmaniye Şehzade Camii'nin Avlusunda, Üsküdar Nuhkuyusunda, Elmadağ Divan Oteli yanında, Kasımpaşa Piyalepaşa Bulvarı kenarında, Sultanahmet Ayasofya karşısında bulunmaktadır.
Şehzade Camii den çıkıp , Bozdoğan Kemeri altından Vefa ya doğru , yeni bir yolculuğun heyecanı ile çiseleyen yağmur altında yürümeye koyuldum.... ( Vefa , Süleymaniye Camii ve dahası .. )
 |
| Aksaray İstikametine Giderken Valens Kemeri |
 |
| Haşim İşcan Üst Geçitten Valens Kemeri |
 |
| Burmalı Mescit |
 |
| Türkiye de Benzeri varmıdır acaba |
 |
| Şehzade Camii |
 |
| Ayak Basılan Mermer Erimiş |
 |
| Vitraylar Müthiş |
 |
| Şehzade Camii Arka Girişi |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder